...
Edit Template
Edit Template

Rutinler ve sistemler

Sitedeki hiçbir içerik yatırım tavsiyesi değildir.

Rutinler ve sistemlerle yaşanan bir hayat, yaşayan için en dertsiz yaşama seçeneklerinden birisidir. Düşünsenize, haftanın her günü saat kaçta kalkacağınız belli. Kalktıktan sonra neler yapacağınız belli. Onları yaptıktan sonra nereye saat kaçta gideceğiniz, neler yapacağınız ve hatta eve ne zaman dönüp ne zaman uyacağınız bile belli. Kısacası rutinlerle yaşanan bir hayatta ne zaman nerede ne yapmanız gerektiği önceden belirlendiği için uğruna düşünmenizi gerektirmeyen bir hayat yaşıyorsunuz. Önümüzdeki 5-10 yıl için koyulan genel hedefler dışında gündelik yaşantıda ekstra efor sarfetmenizi gerektirecek bir dert yok. Tabii ki arada acil dikkatinizi gerektiren olaylar gerçekleşecektir ama onları çözdükten sonra yine rutinlerinize dönebilirsiniz. Bugün, bu rutinler hakkında konuşmak istiyorum.

Rutinlerle kurulu hayatlar

Sürekli kıskandığım ama bir o kadar da kaçınmaya çalıştığım olgu, rutinler. Kıskanıyorum çünkü belirli bir işte çalışıp kendilerini çalıştıkları pozisyona adapte etmiş insanlar için hayatta etraftakilerin kişiden ne beklediği, kişinin kendinden ne beklediği ve kişi için “başarı” kelimesinin tanımının nasıl yapıldığı az çok belli olur.

Bir şirkette müdür olarak çalışan birisinin iyi kötü bir maaşı vardır, prim alması için yapması gereken ekstralar bellidir, başarılı bir müdür olması için de yönettiği yeri üstlerinin takdir etmesi, daha da başarılı olması için ise genel müdürlüğe terfi alması gerekir. Her sabah iş yerine kaçta gideceği, her akşam iş yerinden kaçta döneceği ve iş yerinde ondan neler bekleneceği bellidir. Sahip olduğu saatleri uğruna ekstra düşünmeden işine harcayabilir, işten çıktıktan sonra ise “Ben yapmam gerekeni yaptım” düşüncesiyle rahatlayabilir. Hayatında var olan sistemler, bütün bu soruları kendiliğinden cevaplamıştır.

Aynı şeyler bir öğrenci için de geçerli. Bugünkü koşullarda insanların hayatlarının neredeyse 4’te 1’ini eğitim-öğretim adı altında okullarda geçiriyor. Okul hayatları boyunca okula gidip geliyorlar. Kaçta gitmeleri gerektiği, teneffüs saatleri belli. Eve gittiklerinde ise ödevlerini yaptıkları sürece ekstra bir sorumlulukları kalmıyor, kendilerini rahat hissediyorlar. Okul, onlara yapay görevler vererek kişileri bir şeyler başardıklarına inandırıyor. Gerçek olmayan amaçlar vererek insanları gerçek hayata hazırladıklarını iddia ediyorlar.

Bütün okul hayatını bu yapay amaçlar çevresinde geçirenler, en erken 21, 22 yaşlarına gelip “gerçek hayata” atılınca okulda öğretilenlerin pek de bir anlamı olmadığını fark ediyor. Dediğim gibi, tabii ki istisnalar vardır. Mesela ileride statü sahibi olmak için değil de gerçekten ilgi duyduğu, sevdiği bir alanın okulunu okuyanlar gibi. Fakat genele bakınca bu yazdıklarımın birçokları için doğru olduğunu fark etmek pek de zor olmuyor.

“Özgür” hayat

Peki ya tam tersi nasıl olurdu? Her sabah uyandığınızda ne yapmak istediğinize kendiniz karar verdiğiniz bir hayat? Her seçimi uğruna düşünerek yapmak zorunda olduğunuz? Hiçbir şeyin sizin için önceden belirli olmadığı ve her şeye sizin karar vermek zorunda olduğunuz bir hayat? Başarmak için yapmanız gerekenleri bir başkası gelip de size söylemeyecek veya siz sormadıkça kimse yol göstermeyecek. Kendi planlarınızı kendiniz yapmanız gerekecek. Kendi takviminizi oluşturmanız gerekecek. Elde etmek istediklerinizi elde etmenizi sağlayacak yolları kendiniz çizmeniz gerekecek çünkü kimse sana “Hafta içi her gün sabah 8’de gelip akşam 5’te çık, ben nasıl yapılması gerektiğini göstereceğim” demeyecek. Kendiniz çabalamak zorunda kalacaksınız. İrade gücünüzü sonuna kadar kullanmanız lazım olacak çünkü size “İş yerinde telefona bakma” gibi söylemlerle yapmamanız gerekenleri hatırlatacak bir çoban olmayacak. Çoban? Evet, çoban. Çünkü irade gücünüzü elinize alamadığınız sürece sosyal medyada, oyunlarda ya da arkadaş ortamlarında sahip olduğunuz o bol zamanı kullanmak yerine harcayıp duracaksınız. Rutinsiz bir hayat, her ne kadar herkes “Ah bi şu işten kurtulabilsem” diye yakınsa da birçoklarının sandığından çok daha zor.

Ardımızdan gelenleri yetiştirme şeklimiz, onlara yapmaları gerekenleri söylemediğimiz sürece bir şey yapmalarına gerek olmadığına inandırmak üzerine kurulu. Kendi başlarına düşünüp karar vermelerine izin vermek yerine “Biz senin adına en iyisini düşünürüz, sen denilenleri yap yeter.” şeklinde davranıyoruz. Bu davranışımızın ardındaki niyet ister iyi olsun ister kötü, sonuçlarını hepimiz gerek kendimizde gerekse çevremizdekilerde görebiliyoruz. Çoğunluğun sorumluluktan kaçtığı, hayatının iplerine başkalarına teslim edip kendi hayatını kontrol etme “yükümlülüğünden” kurtulmaya çalıştığı bir toplumun içerisinde yaşıyoruz. İnsanlar kendilerini nasıl yönetmeleri gerektiği üzerine düşünmektense kim tarafından yönetilmeleri gerektiğini düşünmeye daha fazla kafa yoruyor. Hangi uğraşlara kendilerini adamaları gerektiğinden, ne istediklerini fark etmeye çalışmaktansa başkalarının onlardan ne istediğine daha fazla odaklanıyor. Bütün bunların sonunda da sahip olduğumuz hayatı harcıyor, onlarca mutluluktan vazgeçiyoruz. Bomboş yaşayan insanlara dönüşüyoruz.

Kontrolü ele almak

Her ne kadar asıl amaç finansal bağımsızlık olsa da, öncesinde ve sonrasında boşluğa düşmemek adına bu yukarıdaki örnekler gibi olmamak için bugünden çalışmaya başlamakta fayda var. Peki ya bahsettiğim ne? Kontrolü elimizde olmayan hayatla bomboş geçen hayatın ortası ne? Cevap, kontrolü kendi eline almak. Finansal bağımsızlığımızı elde ettikten sonra “Artık kimseye bağımlı değiliz” diyerek hiçbir şey yapmamak, bir noktada can sıkıntısından normalde almayacağınız riskleri aldırtacak ve sahip olduklarınızı da kaybettirecektir. Bunun yerine sanki iş hayatındaymış gibi, o zamanki kadar sık olmasa da yine hayatı rutinlere sarmak yardımcı olacaktır. Her sabah alarm kurmasak da her gece uyuyacağımız saatin iyi kötü belli olması, her ayımızı planlı yaşamasak da en azından uyumadan önce sonraki gün yapmamız gerekenlerin listelenmesi gibi yollarla bu düzen sağlanılabilir.

Kimseye bağımlı olmamak, yaşamayı bırakacağımız anlamına gelmiyor. Aksine, yaşamak asıl o zaman başlıyor. Farklı hobiler edinebilir, aklınıza ne gelirse en azından deneyip nasıl bir şey olduğunu öğrenebilirsiniz. Birisi eline ilk kez keman alır, öbürü çocukluk hayalini gerçekleştirmek için belki de eskisinden daha uzun saatler çalışır, kimisi de bir marangozun yanında işe girer. Fakat yapılacak iş ne olursa olsun, istek üzerine yapılır ve bu istek kişinin kendisine bağlıdır. Bu uğraşlar sonucu ortaya çıkacak olan sonuçlar ise kişide hiçbir şeyin uyandıramadığı kadar tatmin duygusu uyandırır. İşte bu, finansal bağımsızlığın asıl tanımıdır. Kimseye bağımlı olmadan, istediğin şeyi, istediğin zaman, istediğin kişiyle, istediğin sürece yapabilmek.

Peki ya öncesi? Finansal bağımsızlığa erişmeden önce yatırım yapabilmek adına işlerde çalışırken nasıl olacak bu? Hayatımızın kontrolünü nasıl elimize alacağız? Hem de yapmak zorunda olduğumuz işler, uğruna çalışmak zorunda olduğumuz insanlar varken? Bu durumda da işe önce sahip olduklarımızı kontrol etmekle başlamalıyız. Sabah 8 akşam 5 mi çalışıyoruz? O zaman saat 5’ten sonra “Ben yapmam gerekeni yaptım” hissine kapılmak yerine asıl o zaman yapmanız gerekenleri yapmaya başlamanız lazım. Belki tamamen bağımsız olduğunuz senaryodaki kadar boş vaktiniz veya uğraşabileceğiniz hobiniz olmayacak ama en azından o saatleri siz kontrol edecek ve kendiniz için bir şeyler yapacaksınız.

Bu, kimilerine iki işte birden çalışıyor olmak gibi gelebilir fakat akşam 5’ten sonra yapacaklarınız sizin için olacağından iş gibi hissettirmeyecektir. Zorlayacak mıdır? Bir noktada mutlaka zorlayacaktır ama yine de o zorluklarla başa çıkmak için geçirdiğimiz süre başkalarına sattığımız zaman gibi hissettirmeyecektir, hissettirmemelidir. Çünkü kişi bir şeyler başarmak için uğraştığı süreyi başkalarına sattığı zamanla bir tutuyorsa o noktada kendi hayatının kontrolünü eline almaktan çok daha başka sorunlara sahip demektir. Kendi zamanının ve kendisinin değerinin farkında değildir.

Hayatını başkalarının kurduğu rutinlere kaptırmak yerine kişinin önce kendisini tanıyıp sonra da yaşamını yapmak istediklerinin etrafında düzenlemesi, bir kişinin kendisine yapabileceği en büyük iyiliklerden birisi olacaktır. Bunu yaparken kendisini kendi zamanından harcayacak anlamsız uğraşlara ve başkalarının koyduğu sistemlere teslim etmemesi, bir işte çalışıyor olsa bile hayatının o işten ibaret olmadığını fark etmesi çok büyük önem taşıyor. Gerek maddi, gerek manevi anlamda sahip olunanların değerinin göz ardı edilmemesi ve hayatların bir hiç uğruna heba edilmemesi dileğiyle.

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SİTEDE ARA

EN ÇOK OKUNANLAR

Edit Template
Edit Template
Edit Template
Seraphinite AcceleratorOptimized by Seraphinite Accelerator
Turns on site high speed to be attractive for people and search engines.